Dr. Abdurrahman Deveci
İran’da dini lider Ali Hamaney ile Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad arasındaki çekişme giderek artmaktadır. İhtilaf Ahmedinejad’ın İstihbarat Bakanı Haydar Moslehi’yi istifaya zorlaması ve Hameney’in buna karşı çıkarak Moslehi’yi tekrar göreve getirmesiyle bariz kendini göstermiştir. Anlaşmazlık 2009 yılında Ahmedinejad’ın ikinci cumhurbaşkanlığı dönemi başladığında Rahim Meşayi’yi Cumhurbaşkanı 1.Yardımcılığı görevine getirmesiyle başlamıştı. Bu atama Ayetullahların yoğun eleştirisine neden olmuştur. Gelen tepkiler üzerine ve Hamaney’in baskısıyla Ahmedinajad, Meşayi’yi yardımcılık görevinden alarak, Cumhurbaşkanlığı Bürosu Genel Sekreteri yapmıştı. Meşayi’ye gösterilen tepki onun, Ayetullahların kabul edemeyeceği bazı tutum ve konuşmalarından kaynaklanmaktadır.
İran basınına da yansıyan, “Meşayi’nin Amerika’yla anlaşmak için gizli temaslar yaptığı” haberleri ve adı geçenin “bizim İsrail halkıyla sorunumuz yok” şeklindeki konuşması radikal grupların tepkisine neden olmuştur.
.Ahmedinejad, Meşayi’nin görevinden alınmasını cevapsız bırakmamıştır. Hamaney’e yakınlığıyla bilinen ve cumhurbaşkanından daha fazla lider Hamaney’le konuşan Dışişleri Bakanı Menuçehr Motteki, Senegal’de resmi temasta iken, hakaret edici bir tarzda Ahmedinejad tarafından görevinden alınmıştır. Hamaney, o dönemde Ahmedinejad’a açık bir tepki göstermemiştir. Zira protestoların yükseldiği bir dönemde bu ihtilafın kamuoyuna yansıtılması devletin yararına olmayacaktır.
Ahmedinejad’ın 2009 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde lider Hameney’in desteğiyle makamını koruduğu herkesin malumudur. Hameney, Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin onayını beklemeden Ahmedinejad’ın zaferini kutlamıştır. Ancak, bu tutumundan dolayı milletin karşısında büyük fatura ödemiştir.
Ahmedinejad neden Dini Lider’e kafa tutmaya başladı? Paylaşılamayan nedir?
İktidarlarını sürdürmek isteyen Ahmedinejad ve grubu dini liderin karşısında onun gücüyle rekabet edebilecek yeni bir güç oluşturmaya çalışmaktadır. Ahmedinejad ve çevresindekiler, kendilerini İran’ın ve hatta dünyanın kurtarıcısı olarak görerek, iktidarda kalabilmek için plan yapmıştır. Ahmedinejad’ı, Şii dindarların gözünde yüceltmek ve halk arasında onun İmam Mehdi ile irtibatta olduğu şayiasını yaymak, bu siyasetin ürünüdür. Şii inancına göre İmam Mehdi halkın arasında yaşamaktadır ve kıyametten önce ortaya çıkacaktır. Son yıllarda İran internet sitelerinde Ahmedinejad’ın İmam Mehdi’yle birlikte namaz kıldığından ve onunla konuştuğundan söz edilmeye başlanmıştır[1]. Şii rivayetlere göre, İmam Mehdi zuhur etmeden önce, Horasanlı bir seyit kafirlere karşı bir savaş başlatarak onun yolunu açacaktır. Ayrıca İmam Mehdi’nin Şuayip adında bir serdarı olacaktır. Ahmedinejad grubu bunlara dayanarak 2010 yılında şaşırtıcı bir film CD’sini yayınlamıştır.[2] Hazreti Mehdi’nin zuhurunu konu alan “Zuhur Çok Yakın” adlı bu filmde Hamaney Horasanlı Seyit, Ahmedinejad ise Şuayip bin Salih olarak gösterilmiştir. Bu filmde, dini liderin makamı kadar, Ahmedinejad’ın rütbesi de büyütülmüştür. İran’da geniş bir alana yayılan CD’de, Ahmedinejad’ın da en az dini lider kadar değerli bir şahsiyet olduğu belirtilmiştir. İmam Mehdi’nin ona ihtiyacı olacaktır. Sonuçta bu şahsiyetin İmam Mehdi gelene kadar güçte kalması gerekmektedir.
Ancak, bu güç cumhurbaşkanlığın ikinci dönemi bittiğinde sona erebilirdi. Dolayısıyla ona tabii olan yakın adamı ve dünürü Rahim Meşayi’nin ondan sonra bu makamın başına gelmesi gerekiyordu. Bu grubun güçte kalması için ülkenin hayati noktalarını ele geçirmeleri gerekiyordu.
1-Ülkenin iktisadi gücünü ele geçirmek: Ahmedinejad Hükümeti petrol paralarıyla çevresinde güçlü bir iktisadi grup oluşturmuştur.
2-Askeri gücü ele geçirmek: İran silahlı güçleri dini liderin emrinde olsa da, Ahmedinejad, Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarını, bakanlıklar ve valilikler gibi hassas yerlerde kadrolaşmaya gitmiş ve yarı askeri bir hükümet oluşturmuştur.
3-Dış ilişkiler: Ahmedinejad, Hamaney’in adamı sayılan Motteki’nin yerine Salihi’yi getirmek suretiyle, bu kurumu kendi kontrolü altına almış ve bazı hassas toplantılara Rahim Meşayi’yi sürmüştür.
4-İstihbarat Kurumu: Ahmedinejad, gücü ele geçirmesinin önündeki büyük engellerden birinin de İstihbarat Bakanlığı olduğunu bilmektedir. Yazılı olmayan kurallara göre, dini liderin tavsiyesiyle belirlenen İstihbarat Bakanı’nın, Ahmedinejad’ın ülke içinde ve dışındaki siyasi-iktisadi bütün faaliyetlerini dini lidere iletmesi, cumhurbaşkanı için rahatsız edici bir husustur. Dolayısıyla Moslehi’nin bakanlıktan alınmasına karar vermiştir. Ancak, bu durum Hamaney için kırmızı çizgidir. Daha önce gizli mücadele içinde olan iki lider, bu noktada açıkça karşı karşıya gelmek zorunda kalmıştır. Hameney için kendi adamının İstihbarat’tan gitmesi istihbarat gücünü kaybetmesi anlamına gelmektedir. Moslehi’nin dini liderin hükmüyle tekrar iş başına gelmesi ise Ahmedinejad’ın küçük düşürülmesi olarak görülmüştür.
İran Anayasası’nın 60. ve 133. maddelerine göre bakanları belirlemek veya onları görevden almak cumhurbaşkanın yetkisindedir. Dini liderin yetkisi ise, 110. maddede belirtilmiştir. Ancak bu maddede, bakanların belirlenmesi veya görevden alınmasından söz edilmemektedir. Sözkonusu maddenin 6. bendine göre, sadece Anayasayı Koruyucular Konseyi Üyeleri, Radyo ve Televizyon Kurumu Başkanı, Genelkurmay Başkan, Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı ve yüksek rütbeli jandarma komutanlarını belirlemek veya görevden almak dini liderin yetkisindedir. Dini Lider’in, bakanların belirlenmesi veya görevden alınması konusunda cumhurbaşkanının işine müdahale etmesi yasadışı bir durumdur. Aslında Hamaney’in kendisi de yasadışı bir müdahalede bulunduğunun farkındadır. Zira Moslehi olayından sonraki bir konuşmasında şunları söylemiştir: “Rehber, bir menfaatin ve hayrın göz ardı edildiğini hissetmedikçe, hiçbir zaman hükümetin kararlarına ve işlerine karışmak istemez, ama o noktada büyük bir menfaate zarar geldiği hissedilmiştir.[3]
Dini Lider’in bu müdahalesinden sonra, Ahmedinejad ve Hamaney arasındaki ihtilaf bariz bir şekilde su yüzüne çıkmıştır. Günde güne de daha kötüye doğru gitmeye başlamıştır. Bu arada, başkanlığını Ali Laricani’nin yaptığı İran Parlamentosu’nun muhafazakar milletvekilleri, dolaylı bir şekilde Ahmedinejad’ı verecekleri oylarla infaz etmek için dini liderin onayını beklediklerini, ancak Hamaney’in olumlu bakmadığını dile getirmişlerdir.
Hamaney buna neden olumlu bakmıyor?
Ahmedinejad 2009 seçimlerinde liderin desteğiyle iş başına gelmiştir. Hamaney bu konuda İran halkının büyük bir kısmının karşısında durmuş, İran içinde ve dünya kamuoyunda rejimin meşruiyetinin sorgulanmasına neden olarak büyük bir fatura ödemiştir. Şimdi destek verdiği bu cumhurbaşkanını görevinden aldırmak, hatasını kabul etmek anlamına gelecektir. Ayrıca bu iş sadece Ahmedinejad’ı görevden almakla bitmeyecektir. Ahmedinejad, petrol paralarını kontrolü altına almış ve İran’ın ekonomi gücünü kendi grubuna bağlamıştır. Ahmedinejad’ın, DMO içinde, devlet kademelerinde kendine bağlı ve gerektiğinde onu savunacak adamları hiç de az değildir. Bunlar silahlı güçlerin karşısında durabilecek kadar güçlü olmasalar da, ülkeyi kargaşaya sokabilecek ölçüdedir. Bu da fırsat aramakta olan yabancı güçlerin işine gelecektir. Dolayısıyla Ahmedinejad’ı tehlikesiz ve pasif bir hale getirmek, mevcut şartlar altında Hameney için en iyi seçenektir. Ahmedinejad’ın kalan iki yıldan az süresi problemsiz bir şekilde sona ermelidir. Bu süre zarfında onun çevresi boşaltılmalı ve ona bağlı adamlar birer birer yakalanmalıdır. Sıra en sonunda Rahim Meşayi’ye gelmelidir. Ancak cumhurbaşkanının pasif hale gelerek zayıflaması, %20’nin üzerinde enflasyonun yaşandığı İran ekonomisinin tamamen çökmesine ve muhaliflerin güçlenmesine neden olabilecektir.
Bundan sonra ne olacak?
Muhafazakar kesim içinde, Mesbah Yezdi, Ayatullah Amoli gibi etki gücü olan din adamlarının ve üst düzey DMO komutanlarının Hameney’in yanında olduğunu gören Ahmedinejad, tek çareyi önümüzdeki parlamento seçimini kazanmakta görmektedir. Ahmedinejad’ın parlamentoyu ele geçirmesi gücünün iki kata çıkması anlamına gelmektedir. İçişleri Bakanı ile valilikleri elinde tutan Ahmedinejad, seçimi kendi yararına sonuçlandırmak için büyük çaba harcamaktadır. Karşısındaki muhalifler ise Ahmedinejad’ın bu yaklaşımından endişe etmekte ve zaman zaman İran medyasında hükümet adamlarının seçimi etkileyebileceği yönündeki kaygılarını dile getirerek, uyarıda bulunmaktadır. Ayrıca muhafazakarlar, Ahmedinejad grubunun güçlü para birikimiyle seçim propagandalarında kendi adamlarına yol açmasından endişe duymaktadır. Diğer yandan, Ahmedinejad grubu İran medyasında devrim muhafızlarının seçime karışabileceği kaygısını dile getirmektedir. Bu da, askeri darbe anlamına gelmektedir.
İki taraf da gerçek gücünü bir seneden az süre kalan parlamento seçimine bırakmıştır. Muhafazakarlar o zamana kadar Ahmedinejad’ı zayıf ve savunmasız hale getirmek istemektedir. Ahmedinejad’ın grubu ise ekonomik gücüyle çevresini genişletmek ve askeri güçler içine sızarak karşılarındakileri içten yıpratmak düşüncesindedir. DMO Komutanı Muhammed Ali Cafari, İran üniversitelerinin Besiç öğrencilerine yaptığı bir konuşmada, “Sapkın Grup” olarak adlandırdığı Ahmedinejad grubunun, parlamento seçimini etkileyebileceği yönündeki endişesini dile getirmiştir[4]. Bu açıklama, Cafari’nin şimdiden seçime karışmak için bahane aramaya çalıştığının işareti olarak görülebilir. Parlamento seçimlerinde bir tarafın başarısı öbür tarafın siyaset meydanında köşeye sıkıştırılması anlamına gelecektir. Ancak unutmamak gerekir ki, şimdiye kadar İran’da dini lider ve askeri güçler karşısında hiçbir hükümet dayanamamıştır.
[2] http://masteyar.biz/index.php?option=com_content&view=article&id
Web Resource: 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
No comments:
Post a Comment