Böylesine dünya çapında bir şairin 23 Mayıs 2013 günü İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen anma etkinliğine
“Mahtumkulu ve Modern Türkmenistan” başlıklı bir konuşma ile katıldık.
Bundan dolayı kendimi bahtiyar addediyorum. Bu anlamlı etkinliği
düzenleyen İÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özkan başta
olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.
Türkmenistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun destekleriyle Fen Fakültesi
Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda bu sene dördüncüsü
düzenlenen Türkmen Milli Şairi Mahtumkulu Firaki‘yi anma töreninde
Türkiye ve Türkmenistan’dan konuşmacılar Mahtumkulu ve eserleri hakkında
bilgi verdiler. Program sunuculuğunu Yrd. Doç. Dr. Nurcan Güder’in
yaptığı etkinlikte Türkmenistan’dan gelen sanatçılar Türkmen halk
dansları ile şarkılarından güzel örnekler sundular. Törenin sonunda
Türkmen pilavı ikram edildi.
Törenin açılış konuşmalarını İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Mahmut Ak, Türkmenistan Büyükelçisi Ata Serdarov yaptılar.
Daha sonra Türkmenistan Bilimler Akademisi Milli El Yazmalar Enstitüsü
Başkanı Prof. Dr. Annagurban Aşirov, Türkmenistan Bilimler Akademisi
Milli El Yazmalar Enstitüsü Bölüm Başkanı Rahimmammet Kurenov, Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden bu satırların yazarı ve İstanbul
Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Ersin Teres ünlü şairin hayatı ve eserleri hakkında
dinleyenlere bilgi verdiler.
Türkmenistan’dan programa katılan Rahymmammet Kurenov İstanbul
Üniversitesi’ndeki anma toplantısında yaptığı konuşmada Mahtumkulu’na
Türk dünyasının önde gelen yazar ve şairlerinin de büyük önem
verdiklerine dikkati çekti.
Kurenov Kırgızlarn dünyaca meşhur şairi Cengiz Aytmatov’un onun hakkındaki görüşlerini dile getirdi:
“Ben, bizim Mahtumkulu’muz diyorum. Çünkü o devirde, yani
Mahtumkulu’nun devrinde kaderin bir cilvesi olarak bir edebiyat dehası
Türkmen toprağında ortaya çıkmış ve tüm Orta Asya’da meşhur olmuştur.
Türkmen edebiyatının dâhisinin şulesi, bize de, komşu kardeş halklara da
nurunu yayıyor. Buna göre rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki,
Türkistan’da XVIII. yüzyıl Mahtumkulu şiirinin yüzyılıdır.”
|
Art Work- H. Ownuk - Toronto |
Ayrıca Kurenov’un Nazım Hikmet’in de edebi dünyasında Mahtumkulu’nun büyük bir yeri olduğuna işaret etti. Nazım’ın “Aslında,
Mahtumkulu benim şairimdir. Ben şair olarak Mahtumkulu’ndan çok şey
öğreniyorum. Mahtumkulu benim de atamdır, üstadımdır” şeklindeki sözlerini aktardı.
Mahtumkulu ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Annugurban Aşirov,
“Türkmen Halkının Milli Gururu” başlıklı bir makalesinde Mahtumkulu için
şu tespitleri yapmaktadır: “Bütün ömrünü kendi halkına hizmet
yaparak geçiren Mahtumkulu’nun yaratıcılık alemi ve edebî mirası zengin
ve çok yönlüdür. XVIII. yüzyıl Türkmen hayatı, dönemin tarihi ve siyasî
olayları, Türkmen toprağına olan sınırsız sevgi, içinden çıktığı halka
saygı, dönemin sosyal meseleleri, doğa güzelliği, ahlak temizliği, sevgi
saflığı vb. konuların tümü şairin eserlerinde ifade edilmiştir.”
Biz de toplantıda yaptığımız konuşmada Mahtumkulu’nun bugün bir
şairden öte, bütün Türkmenlerin rehberi, yol göstericisi olduğuna işaret
ettik. Çünkü, Mahtumkulu şiirleriyle Türkmen hayatının tüm boyutlarıyla
dile getirebilmiştir
Mahtumkulu aynı zamanda tüm Türkmen halkı tarafından büyük değer
verilen bir şairdir. Halkı tarafından bu çapta önemsenen şair başka Türk
halklarında pek görülmez. Ancak bu konuda Anadolu Türklerinde Yunus
Emre ve Kazaklarda ise Abay’ı ifade edebiliriz.
Nitekim ünlü Rus bilgini V.V. Barthold “Bütün Türk halklarının içinde sadece Türkmenler, millî şairlerine, Mahtumkulu'na sahiptirler” şeklinde bir tespitte bulunmaktadır.
XVIII. yüzyılda yaşamış, “Firaki”, yani “Ayrılık” mahlasını kullanan
ve 700’den fazla şiiriyle 10 kadar manzum hikayesi bulunan
Mahtumkulu’nu günümüzde de önemli yapan şu vasıfları sahip olduğunu
görmekteyiz:
- Şiirlerinin muhtevası
- Türkmen yazılı edebiyatının kurucusu olması,
- Türkmen ruhunu yansıtması
- Türkmen devletinin kurulmasını istemesi
- Bağımsızlık fikrini işlemesi
- Türkmenlerde birlik fikrini savunması
Mahtumkulu şiirlerinin muhteviyatına baktığımızda onun dini konuları,
Türkmen milli geleneklerini işlediğini ve Türkmen birliğini sağlamaya
çalıştığını görürüz. Onun şiirlerinde özellikle vatan sevgisi, Türkmen
birliği, toplumsal meseleler, aşk din, kahramanlık, insan sevgisi ve
dostluk gibi konular yer almaktadır.
Mahtumkulu’nun doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak tespit eden
kayıtlara rastlanamamıştır. Bundan dolayı 1720-30’lu yıllarda doğduğu
(1724 veya 1733) ve XVIII. yüzyılın sonu veya XIX. yüzyılın başında
(1798 veya 1807) vefat ettiği şeklinde farklı tarihler verilmektedir.
Hangi tarih doğru olursa olsun, onun sekizinci yüzyıl şairi olduğu
tartışmasızdır.
Mahtumkulu’nun yaşadığı XVIII. yüzyıl Türkmenler arasında yazılı
edebiyat oluşmaya başladığı bir yüzyıldır. Bu dönemde Türkmen
edebiyatının ilk eserlerini veren Şeydayı, Şabende, Gayıbı, Nurmuhammet
Andelip (1660- 1740), Dövletmemet Azadi (1700-1760), Mahtumkulu
(1733-1783), Magrubi gibi Türkmen şairleri ortaya çıktı. Bunlar,
edebiyat araştırmacılarına göre, XVIII. yüzyılı Türkmen Edebiyatının
altın çağı yaptılar. Ancak, bu isimler içinden Mahtumkulu özel bir yere
sahiptir. O sadece kendi döneminde değil, kendinden sonraki dönemlerde
de Türkmen edebiyatının da en büyük şairi konumuna yükseldi.
Mahtumkulu’nu çağdaşlarından üstün kılan en büyük özelliği şiirlerini
sade bir Türkmen dili ile yazmış olmasıdır. Ondan önceki Türkmen
şairleri hem dil hem de üslup olarak şiirlerine Çağatayca eserleri örnek
almışlardır. Dolayısıyla bu şairlerin dili, Türkmenlerin halk dilinden
ziyade klasik Çağatay edebiyatının diline daha yakındır. Fakat
Mahtumkulu şiirlerini Türkmenlerin anlayıp benimseyebileceği bir tarzda,
o devirdeki Türkmen diliyle yazmıştır.
Mahtumkulu’nun yetişmesinde, Türkmen şairlerinden babası Devletmemmet
Azadı’nın büyük emeği vardır. Devletmemmet Azadı (1700-1760) da
döneminde ün kazanmış ve Arapça, Farsça, Çağatayca dillerini çok iyi
bilen mutasavvıf, âlim ve şairdir. Mahtumkulu ilk derslerini babasından
aldı. Belki de Mahtumkulu’nun en büyük şansı, böyle babanın evladı
olmasıdır.
Mahtumkulu, Türkmenistan’dan başka birçok ülke gezmiş görmüştür.
Afganistan’da, Hindistan’da bulunmuş. Özbekistan’nın önemli kültür
merkezleri Hive, Margelan, Buhara ve Semerkant şehirlerine seyahat
etmiş, bugünkü Kazakistan’ın Türkistan şehrinde bulunup Hoca Ahmet
Yesevî’nin takipçisi alimler ile görüşmüştür. Bunun onun ufuklarını ve
dünya görüşünü genişletmiş olmalıdır. Ayrıca Nizamî, Nesimî, Fuzulî ve
Neva-î gibi ünlü yazarların eserlerini okuyarak bilgisini arttırmıştır.
Büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi’ye büyük sevgisi olan Mahtumkulu
şiirlerinde onun önemine işaret etmiş ve Türkmen halkı arasında
unutulmamasını istemiştir. Bir şiirinde şöyle demektedir:
Çektigimdir gaygı-hasret,
Bu ne hadis, bu ne ummat,
Türkistan’da Hoca Ahmet-
Onun adı yitip barmış.
Hiç kes tutmaz söze kulak,
Haksız yere boldum helak.
Mahtumkulu şairliğinin yanı sıra geçimini gümüş ustalığı ile sağlamıştır. Ve gümüş ustalığıyla da ünlenmiştir.
Daha sağlığında Mahtumkulu’nun şiirleriyle halkın ve devrin ileri
gelenlerinin iltifatına mazhar olduğu anlaşılmaktadır. Bunu Türkmenlerin
arasındaki bir rivayetten anlıyoruz. Buna göre, XIX. yüzyılın
başlarında bir mecliste, Türkmenlerin önemli şairlerinden ve tüm
şiirleri birer halk türküsüne dönüşmüş olan Memmetveli Kemine’ye bir
şair “Ey Molla Kemine, şairlik ile aran nasıl, şiirlerinin meyvelerini toplayabiliyor musun?” diye sorar. O zaman Kemine, “Şairliğin meyvelerinin tanelerini Mahtumkulu topladı, bize ise sadece posası kaldı” diye cevap verir.
Mahtumkulu’nun şiirlerinde bağımsız devlet kurma fikrine de
rastlıyoruz. Türkmenlerin komşu halkların baskı ve zulümlerine karşı
durmalarını sağlamak ve iç çekişmelere son verebilmek için, bağımsız bir
Türkmen devletine sahip olmak gerektiği inanmıştı. Çünkü,
Mahtumkulu’nın yaşadığı XVIII. yüzyılda Türkmenler İran Şahlığı ve Hive
Hanlığı’nın ağır baskılarına maruz kaldığı bir dönem olmuştu.
XVIII. yüzyılın bu ağır şartlarında Mahtumkulu Türkmen halkının
başını dik tutmak ve öz güvenini sağlamak amacıyla Türkmenlerin ruhunu
yücelten, milli hislerini kabartan güçlü dizeler kaleme aldı.
Ceyhun bile bahr-ı Hazar arası,
Çöl üstünden eser yeli Türkmenin;
Gül goncası, kara gözüm karası,
Kara dağdan iner seli Türkmenin.
…Tîreler gardaştır, uruğ yarıdır,
İkballer ters gelmez Hakkın nurudur,
Mertler ata çıksa, savaş sarıdır,
Yav üstüne yörer yolu Türkmenin.
Türkmen halkına öz güven telkin eden şair aynı zamanda baskılara
karşı birlik olup bağımsız devlet olması gerektiğini fikrini bundan üç
asır önce şu dizeleriyle dile getirmektedir:
Ol merdin ogludır, mertdir pederi,
Köroglu gardaşı, serhoşdır seri,
Dağda, düzde kovsa sayyatlar, diri
Ala bilmez, yolbars oğlu Türkmenin.
Bir başka şiirinde ise,
Teke, Yomut, Yazır, Göklen,
Ahal ili bir bolup,
Kılsa bir jayga yöris,
Açılar gül lälesi, demektedir.
Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti
(Parlamentosu) 27 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan ederek Mahtumkulu’nun
şiirlerinde dile getirmeye çalıştığı bağımsız Türkmenistan Cumhuriyeti
devleti ortaya çıktı.
Bu sebeple Türkmenistan’da 18 Mayıs Anayasa ve Kalkınma Birlik ve Şair Mahtumkulu‘yu anma günü olarak kutlanmaktadır.
Bağımsız Türkmenistan aradan geçen 20 yıldan fazla zaman zarfında
dünya devletleriyle ilişkilerini geliştirerek uluslararası alanda saygın
bir yere gelmiştir. Bu ilişkilerde Türkiye’nin özel bir yeri vardır.
Mahtumkulu ise Türkiye-Türkmenistan dostluk ilişkilerinin sembol
şahsiyetine dönüşmüş bulunmaktadır.
Bunun tezahürü olarak Türkiye’nin iki şehrinde Ankara ve Yozgat’ta
Mahtumkulu heykellerinin dikilmiştir. Mahtumkulu'nun Türkiye'deki ilk
büstü 2010 senesinde Yozgat'ta Çapanoğlu Kent Park alanında törenle
açıldı. Yozgat Valiliği ve Yozgat Belediyesinin Türkmenistan Ankara
Büyükelçiliği ile birlikte hazırladığı Mahtumkulu'nun büstünün açılış
törenine, Türkmenistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Maksat
Dövletsahedov, AK Parti Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek ve büyükelçilik
üst düzey yetkilileri katıldı.
Mahtumkulu'nın ikinci heykeli 2012 senesinde Ankara Dikmen Vadisi'nde
yaptırılan Türkmenistan Parkında dikildi. Açılış törenine Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ile birlikte katılan Türkmenistan Devlet Başkanı
Gurbanguli Berdimuhammedov, "Bu güzel park ve nurlu heykel atalarımızın aziz hatırasına ve ve bize bıraktıkları büyük mirasa gösterilmiş hürmettir" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şubat 2012’de Türkmenistan Devlet Başkanı
Gurbangulı Berdimuhamedov’un onuruna resmî bir akşam yemeğinde iki
ülkenin dostluk ilişkilerine vurgu yapmak için Mahtumkulu’nun
dizelerinden alıntı yaparak şunları ifade etti:
“Tireler gardaştır, uruk yarıdır. İkballer ters gelmez, Hakkın
nurudur.” Türk misafirlerimiz için bu mısraların karşılığı şu şekilde
ifade edilebilir: “Soylar kardeştir, boylar da yarlarıdır. Kaderleri
ters gitmez, bu da Cenab-ı Hakkın lütfudur.” Oğuz geleneğinin
ülkemizdeki güçlü temsilcisi Dadaloğlu ise aynı anlayışı şu veciz
ifadelerle tarihin altın yapraklarına kazımıştır: “Yalnız taştan duvar
olmaz, yıkılır. Koç yiğide emmi, dayı, il gerek.”
Bu ifadeleriyle Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
Türkiye-Türkmenistan dostluk ve kardeşlik ilişkilerine verdiği önemi ve
Mahtumkulu’nun bu ilişkilerde özel bir yeri olduğuna işaret etmektedir.
Öte yandan Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov da
Türkiye-Türkmenistan dostluğuna büyük önem verdiği görülmektedir.
Siyasi gözlemciler Berdimuhammedov’un Şubat 2012’de ikinci dönem için
devlet başkanı görevine seçilir seçilmez ilk yurtdışı ziyaretini
Türkiye'ye gerçekleştirmesinin bunun göstergesi olduğuna işaret
etmektedirler.
Türkmenistan Devlet Başkanının bu ziyaretinin üzerinden 4 ay gibi
kısa bir süre geçtikten sonra tekrar Türkiye'ye ziyaret etmesiyle, iki
kardeş ülkenin ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığı belirtilmektir.
Berdimuhammedov’un bu ziyaretiyle ülkeler arasında turizm, spor ve diğer
alanlarda da işbirliğine yeni kapılar açıldı.
Berdimuhammedov Türkiye’ye böylesine yakınlık duymasının haklı
gerekçeleri vardır. Çünkü, Türkiye kardeş ülke Türkmenistan'ın
bağımsızlığını ilk tanıyan ülke olarak tarihe geçti. Ayrıca Aşkabat'ta
ilk büyükelçilik açan ve tarafsızlık statüsüne destek veren ülke yine
Türkiye oldu.
Bu sebeple Türkiye-Türkmenistan ilişkileri karşılıklı güven ve
dostluk temellerinde her geçen gün gelişmektedir. Bu ilişkiler özellikle
2007 yılından sonra yeni bir ivme kazanarak hızla gelişmesine devam
etmektedir.
Türkiye-Türkmenistan arasındaki dostane ilişkiler her alanda
meyvelerini vermektedir. İki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve
kültürel ilişkiler gün geçtikçe pekişmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün Mart 2013’te gazetelere verdiği beyanata göre, Türkiye'nin
Türkmenistan ile olan ticaret hacminin 2 milyar dolar seviyesine
yaklaşmıştır. Ayrıca Türk şirketlerin Türkmenistan'da üstlendiği
projelerin toplam değerinin 32 milyar dolara ulaşmış bulunmaktadır.
Ayrıca uzmanlar Türkiye ile Türkmenistan ilişkilerinde 2012 yılının bir dönüm noktası olduğuna işaret etmektedirler.
Çünkü, 2012 senesinde iki ülke arasındaki ziyaretler en üst seviyeye
çıktı. Türkiye'den meclis başkanı, ekonomi, kalkınma ve enerji bakanları
Türkmenistan'ı ziyaret etti. Türkmenistan devlet başkanı ise iki defa
Türkiye'de temaslarda bulundu. 600'ün üzerinde işadamı, 12 bine yakın
Türk vatandaşı Türkmenistan’ı ziyaret etti. Bu ziyaretlerde 4 milyar
dolara yaklaşan iş hacmi elde edildi.
Sonuç olarak, İstanbul Üniversitesi'ndeki Mahtumkulu Firaki'yi anma
günü, onun şahsında Türkmen kültürü ve edebiyatının da tanıtımına vesile
oldu. İki ülke arasındaki son dönemde stratejik işbirliği boyutu
şeklini de kazanmış olan kardeşlik ve dostluk ilişkilerinde
Mahtumkulu’nun özel bir yeri ve değeri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü
iki ülkenin ortak değeri olan Mahtumkulu bu ilişkilerin sembol şahsiyeti
vasfını kazanmıştır.
Mahtumkulu’nun Türkmenistan için büyük öneme haiz edebi ve milli bir
şahsiyet olduğu da tartışmasızdır. XVIII. yüzyıl şairi olmasına rağmen
aradan geçen üç asra rağmen XXI. yüzyılda önemini hiç kaybetmedi. Hatta
onun eserlerinin bugünkü baskın kültürlerin başka kültürler üzerindeki
nüfuzunun arttığı küresel çağda başka dönemlerde olmadığı kadar Türkmen
ruhunun ve kültürünün korunmasında önem kazanacağını söyleyebiliriz.
Abdulvahap Kara
|
No comments:
Post a Comment